31 Temmuz 2014 Perşembe

Coşkun Büktel'in, Bulunmaz'a attığı "İFTİRA" özetini her gün sunacağız!

"YARATICI" Coşkun Büktel, Bulunmaz'a "İFTİRA" atarken dedi ki:

- Hilmi'nin Mudanya'ya gittiğini okuduğumda benim için sürpriz oldu. Hilmi haberi bana ya vermedi ya da sezdirmeden verdi.

- Umarım beni yalancılıkla (veya bunaklıklasuçlayan bu saçma ısrarın, bilmediğim çirkin sebepleri yoktur.

Beni ısrar etmen değil, yalnızca yalancılık veya bunaklıkla suçlaman ve muhtemel sebepleri ilgilendiriyor.

- Ben unuttuğum şeylere unuttum, derim. Unutmadım diyorsam ve neden unutmuş olamayacağımı gayet güzel açıklamışsam, bunun tersine (ve hiç gerekli değilken) yapılmış bir açıklama, senin niyetinden bağımsız olarak, beni yalan ya da bunaklıkla suçlar. O yüzdenbeni suçlamadığın mavalını bırak. Suçlamasan da suçluyorsun!

- Bana açıkça "Ben Mudanya'ya gidiyorum." demedin.

Bu temiz değil. Burda çürük kokan bi şey var.

Olayı linççiler gibi klavye yarışına sokarak karmakarışık etmeye gerek yok.

- Bu tartışmayı sürdürme tarzında bile çürük kokan bir şey var. Beğenmediğin cevapları engelleyebileceğini hayal edemiyorum. Ama engelliyorsan açıklamanı tercih ederdim.

- Hayır onun açıklanmasını beklemiyorsun! Hiç beklemeksizin art arda twitler atıyorsun! Sırf bu bile çürük bir linççi yöntemi...

Artık çürük kokusu değil, somut çürük söz konusu. Adam gibi tartışmaya yanaşmıyor olayı klavye kavgasına çekmeye çalışıyon.

Niyetinin çürük olduğunu, adam gibi bir tartışmaya yanaşmayışın ele veriyor. Ben senin niyetlerini çürük kokulu buluyorum.

- Aslında "Burda çürük kokan bir şey olduğunu yalnızca anlatmadım. Şu tartışmada ortaya koyduğun linççi yöntemlerle somut olarak belgeledim. Sen artık sen değilsin.Sen artık bana karşı ancak linççi laf kalabalığıyla, boyuna"açıkla" diye gösteri yapıp aslında her şeyin gayet açık olduğunu gözlerden kaçırmaya çalışıyorsun. Durup dururken bunları hangi kirli nedenlerle yaptığını Mudanya'da olmadığım için açıklayamam. Ama kokusu çıktı, yakında somutu da çıkar.

- Ve sen güya çok istediğin bu açıklamayı sonuna kadar dinleyemedin iki kez "klavyemi bırakmam" gibi abuk bahanelerle böldün. Sen aslında açıklamamı istemiyor, açıklamamdan korkuyordun! Nizami bir tartışmaya yanaşmayışın çürük kokusunun adresini kesinlikle belgeliyor.

İnandırıcı açıklamayı belki Mudanya'dan birileri yapar. Ama senin bu gereksiz tartışmayı başlatman ve cevap beklemeksizin art arda twit atarak adam gibi tartışmaya yanaşmayışın, orada hoşuma gitmeyecek bir şeylerin geçtiğine dair bana bir pis koku hissettiriyor.  Konunun özü bu. Laf kalabalığına gerek yok!

Çürük kokusunun adresini saptırma, yapma bunu! Bu numaraları Mustafa'ya bırak!

Bu konuda da kimsede ikilem yaratamazsın! Tartışmayı izleyenler temiz yöntemlerimden beni kolayca tanıdı. Asıl böyle telaş içinde cevap beklemeksizin art arda twit atıp duran seni tanımakta zorlanıyordur insanlar.

-  Sana klavyeni 2 dakika bırak da dinle dendi! Sen klavyeni sıçmaya giderken bırakabildiğine göre dinlemek istesen bırakırdın

Benim hissiyatım senin somut tutumundan kaynaklanıyordu, adam gibi tartışmaya yanaşmayışın, telaşın, haklılığımı belgeledi. Dinlesen anlardın: Çürük kokan sensin. Telaştasın!

- Mustafa da belge sunardı. Sadece belge sunmuş görünmek için. O belge, Mudanya'ya gittiğini bana söylediğini mi kanıtlıyor? Bak belgen hakkında az önce ne yazdım. Telaşı bırak da dinle! Düşün! Linççilere çifte telli oynatıyorsun!

- Belgen hakkında yazdıklarımı oku! Mustafa da bazen alakasız bir belge gösterirdi. Sırf belge göstermiş gibi yapmak için.  Senin belgen de Mustafa belgesi... Sanki "Mudanya'ya gidiyorum"dediğinin tapesini sunuyormuş gibi yanıltma insanları! Belgesi varmış. Utan!

- Niye lafın sonunu beklemiyorsun? Niye hemen araya dalıyorsun?!! Bu ne telaş! Somut kanıt: Bu ancak suçluluk telaşı olabilir

Ancak suçlular nizami bir tartışmaya yanaşmaz ve herşeyi açıklamaktan öte belgelediğim halde, "açıkla, açıkla" diye telaşla çırpınırlar.

- Evet, bugün durup dururken açtığın bu tartışma temiz değil.Suçluluk telaşından apaçık belli... Açıklama ister gibi yapıp açıklamaları dinlemeye yanaşmayışından, davulcu gürültüsüne, klavye kavgasına getirmeye çalışmandan apaçık belli. Cevaplarına aldırmadan aynı lafları papağan gibi sürekli tekrarlamandan apaçık belli. Senden başka herkes her şeyi görüyor. Devam edersen devam ederim ama senin hızınla, senin telaşınla değil. Laf kalabalığıyla, hamasetle değil.

Sen işi iyice zırvalamaya vuracağa benziyorsun!

- Herkes benim herşeyi gayet net açıkladığımı gördü. Cevaplara aldırmadan aynı lafları sürekli tekrarlama, tartışmak değildir. Sen benimle tartışamazsın, tartışamıyorsun. Hem o kadar yeteneğin yok, hem de bu kez apaçık belli ki kendini suçlu hissediyorsun. O nedenle ilk dakikadan beri, benimle bir an bile nizami bir tartışmaya yanaşmadın. Daha çok twit atarak, daha çok laf salatası yaparak sadece beni bezdirmeye çalıştın! Umutsuz haldesin. Açıkladığım gerçekler karşısında savcı rolünde"açıkla, açıkla!" diye guruldamaktan başka çaren yok. Bütün bunlar kesinlikle temiz değil, burda çürük kokan bir şey var. Asıl sen bu telaşının sebebini açıkla! Durup dururken beni yalan ya da bunaklıkla neden suçladığını açıkla! Ama suçlamıyorum, deme! Cevap saymam, temiz saymam. Buyur sıra sende.

- Açıklamalısın diyorsun ama sorunun saçmalığının o kadar farkındasın ki, cevap beklemeden bir başka soruya kaçıyorsun. Oradan da bir başka soruya. Sorulardan birine güvensen, durup beklersin acaba cevap verebilecek mi diye? Ben senin çılgın hızına yetişmeye çalışmakla uğraşamam. Beni böyle bezdiremezsin. Benim acelem, telaşım yok. Ben her soruna cevap veririm ama sen Mustafa gibi sadece soru soruyor, cevap vermeye çalışmakla ilgilenmiyorsun. Savcı rolünü sen de Mustafa kadar sevdin ama saçma tartışmayı başlatan asıl suçlu sensin! Sen ne kadar klavyeyle ortalığı laf salatasına boğsan bile bu tartışmanın savcısı değil, suçlusu olduğun gerçeğini içine sığdırabilecek kadar büyük bir laf salatası yapamazsın. Soruları cevaplamadan, aynı lafları guruldamaya devam edersen bu temiz olmaz. Ben bu Mustafa numaralarında bir pislik ararım. Buyur sıra sende ama sen dinlemedinki yine işi klavye kavgasına dökmeyi denedin.

- Mustafa da aynı bunu yapardı. Bin kez cevapladığım şeyi, olsun, yine sorardı. Beni küfretmeye zorlamak için. Sen ona iftira diyemiyorsan, ancak iftira olmadığına ilişkin Mudanya gerçeklerine vakıf olduğundandır. Mudanya'ya haber vererek gitmek zorunda olmadığın halde, ille haber verdiğinde ısrar etmen de temiz değil zaten.

Yoksa Mudanya'da çürümüş bir şeyler mi var? 

Ama orada bir kabahat yapmış gibi bir suçluluk telaşı içindesin.


(Kaynaktwitter)

30 Temmuz 2014 Çarşamba

İkinci Geliş'inde Bulunmaz Tiyatro'ya uğrayan Shakespeare'le söyleştik!

Hilmi Bulunmaz ile Mesut Alptekin'in bugünkü e-posta iletişiminden...

***

Usta merhaba,

Tiyatroya gidelim mi bu akşam? Çekim yapar mıyız? Şu Shakespeare 

ile ilgili çekim yapacaktık. Kimse yokken yapsak iyi olur aslında...

Mesut Alptekin

***

Mesut merhaba,

Bu e-postaya 21.43'te bakabildim... Daha önce anlattığım gibi, bugün genellikle kitap okuduğum için, İnternet'e pek girmemiştim... Bence, yaptığımız çekim, tüm durağanlığına karşın, iyi oldu... Ben, gücüm, ömrüm, zamanım yettikçe, bu Shakespeare denilen hırsız, sahte duygular mimarıyla uğraşacağım...


Hilmi Bulunmaz

Coşkun Büktel, Mehmet Şahin'den de medet umacak denli düşkünleşti!

(Kaynak: twitter)

Shakespeare İkinci Geliş'inde ilk önce Bulunmaz Tiyatro'ya konuşlandı!

YAKINDA! ÇOK YAKINDA!! PEK YAKINDA!!!

Aşağıdaki ağır sözü hangi ağır filozof hangi ağır koşullarda söylemiştir?

"Suçlamasan da suçluyorsun!" TIKLAYINIZ!

Çürük kitaplar meyveleri bile çürütürken, çürük olmayanlar taze tutuyor!

İnsan, öğrenme güdüsü yanlış kullanıldıkça, hızla kendine yabancılaşır. İnsanın kendine yabancılaşması, bir tür entelektüel hastalığıdır!... İçine doğduğu topluma yabancılaşmaya eğilimli bâzı entelektüeller, dil bilinci yoksunu yazarlarca düşünsel uçurumlara yuvarlanırlar! Coşkun Büktel de, bu yazarların has temsilcilerinden! Elifi görse mertek sanan Coşkun Büktel, çevresindeki gayet iyi niyetli insanların bu niyetini sömürdükçe semirmesini geliştirmeye alışkın olduğu için, kendisine yapılan insancıl katkıları, sanki o insanların "zorunlu istikâmeti" sanmasından, verdikçe isteyen kötü ruhlu bir kişilik! Kendisine, hangi türden yardım ederseniz edin teşekkür etmek yerine "BEN THEOPE YAZARIYIM!!!..." diye kostaklanan Coşkun Büktel'e, gün yirmi dört saat, ders vermeye devam ediyoruz. Coşkun Büktel, her ne denli "50 Hilmi"nin kendisine hiçbir zarar veremeyeceğini dile getirmüş olsa da, ben, şimdilik kaydıyla, serçe parmağımın tırnak kenarıyla ilgilendiğim Coşkun Büktel'in fazla büyük yaralar aldığı kanısındayım. Bunlar daha bir şey değil!... Dâvâlarım biter bitmez üzerine misket bombası gibi yağacağımın garantisini veriyorum!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

Ayrıca bakınız:

Çitlembik Yayınları, neden sürekli İsa'yı çağrıştıran kitaplar yayınlıyor?

Google aramalarına "Coşkun Büktel" yazınca, ilk sayfada biz çıkıyoruz!

Mutlaka tıklayınız: Google / Coşkun Büktel

Roman olmayan roman "İkinci Geliş"te Türkçe karşıtı çürük kokusu var!

Türkiye, hemen her alanda kendine özgü bir ülke olmayı sürdürüyor!... Türkiye, entelektüel alanda da, tam bir nev-î vatanına münhasır bir yer! Türkiye, birçok alanda hesap sorma yeteneğini geliştirmemiş toplumsal yapıya sahip olmakla birlikte entelektüel alanda da yazarlarından hesap sorabilme yeteneğine erişememiş garip bir ülke olarak varlığını ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeye çalışıyor!... Tabiî ki bu durum çok üzücü!

Ben, bir entelektüel olarak ülkemizin ve dünyanın sorunlarıyla o kadar yoğunluklu boğuşma hâlindeyim ki, ormana bakmaktan, zaman zaman burnumun dibindeki ağacı bile göremiyorum! Özellikle soruşturmalara, kovuşturmalara, ceza ve hukuk dâvâlarına iyi yoğunlaştığım süreçlerde, çok yakınımdaki çürümüşlüğü göremediğim için, sürekli olarak emekçi halktan, sosyal devletten, tüyü bitmemiş yetimden hep özür diliyorum!


Gereğinden fazla, hattâ gereksiz biçimde, gereksiz yere iyice abarttığım, böylelikle entelektüel kamuoyunu yanılttığım Coşkun Büktel'in çürük kitapları nedeniyle vermiş olduğum kalıcı rahatsızlık sonucunda, kalan ömrüm boyunca emekçi halktan, sosyal devletten, tüyü yetimden özür dilemeyi sürdüreceğim... Çok geç alınmış bir karar da olsa, yinelemekte yarar var: Büktel'in Türkçe karşıtı çürük kitaplarını, sak(t)ın almayınız!


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

Bulunmaz'a İFTİRA atacak kadar zıvanadan çıkanın kitapları çöplüğe...

Çürük Büktel "Asıl Hilmi, çıplak ayağıyla benim (40 Mustafa ve 50 Hilmi'nin 100 yılda yazamayacağı) kitabımın üstüne basıp fotosunu yayınlamış olmakla düştüğü durumdan nasıl kurtulacağını düşünsün..." 
derken, bizim sert gücümüzü hesap edebilmiş miydi?

Büktel'in pis kitaplarını okumak yada okumamak işte bütün mesele bu:

Coşkun Büktel'in önce zerk edip, sonra terk ettiği söze, sahip çıkıyoruz!

***

AYRICA TUNÇ YAŞAR'LI facebook YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ:

Neden böyle bir yayın oluşturma kararı verdik ve nasıl bir zorunluluk?!!

Sekiz yıldır Bulunmaz Tiyatro'daki etkin ve yetkin görevlerini sürdüren Mesut Alptekin, 29 Temmuz 2014 Salı günü bana bir e-posta atıp, şunu söyledi: "Aslında, 'coskunbuktelgercegi' diye bir blog açabilirsin!..."

Bu kadar kısa ve net konuşan Mesut Alptekin'in düşüncesini, niçin ben düşünememiştim?... Buna yanıt vermek zor... Ben, yanıtlarla uğraşmak yerine, bu somut ve yakıcı saptamaya dört elle sarılarak, bu düşüncenin dillendirilmesinin üzerinden gün geçmeden, bu düşünceyi uyguladım...

Türkiye edebiyatına ve tiyatrosuna büyük zarar veren Coşkun Büktel'in barbarca ve vandalca saldırılarına, göz yumup, yardım - yataklık ettiğim için suçluyum... Suçumu, azıcık bile olsa tersine çevirme şansı verilirse, emekçi halka, sosyal devlete, tüyü bitmemiş yetime teşekkür edeceğim!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz

***

COŞKUN BÜKTEL'i öğrenmek için tıklayınız: COŞKUN BÜKTEL